Kızıl Gezegen Mars, uzun yıllardır bilim insanlarının dikkatini çeken gizemli bir gök cismi. Gezegenin yüzeyindeki devasa volkanlar, derin kanyonlar ve tuhaf şekiller, bilim dünyasında birçok soru işaretine yol açıyor. Şimdi ise ortaya atılan yeni bir teori, Mars’ın geçmişiyle ilgili çarpıcı bir iddiada bulunuyor: Kızıl Gezegen’in bir zamanlar çok daha büyük bir uydusu olabilir.
ÜÇÜNCÜ BİR UYDU MU VAR?
Bilindiği gibi Mars’ın Phobos ve Deimos adında iki küçük uydusu bulunuyor. Ancak bazı bilim insanları, bu uyduların oluşumu ve Mars’ın diğer bazı özellikleri göz önüne alındığında, gezegenin geçmişinde çok daha büyük bir uyduya ev sahipliği yapmış olabileceğini düşünüyor. Bu iddiayı ortaya atanların başında ABD Deniz Gözlemevi’nden gökbilimci Michael Efroimsky geliyor.
NERİO ADLI GİZEMLİ UYDU
Efroimsky’ye göre, Mars’ın neredeyse üçte biri büyüklüğünde olan bu hipotetik uyduya “Nerio” adı verilebilir. Araştırmacı, Nerio’nun Güneş Sistemi’nin ilk oluşum dönemlerinde ortaya çıktığını veya daha sonra Mars’ın çekim alanına girmiş olabileceğini öne sürüyor.
MARS’IN TUHAF ÖZELLİKLERİNİN ANAHTARI
Nerio’nun varlığı, Mars’ın bazı tuhaf özelliklerini açıklamaya yardımcı olabilir. Örneğin, gezegenin üç eksenli olması, yani kutuplarından geçen eksenlerinin birbirine göre hafifçe eğik olması, Nerio’nun kütle çekim kuvvetinin etkisiyle ortaya çıkmış olabilir. Ayrıca, Mars’ın yüzeyindeki devasa şekillerin oluşumunda da Nerio’nun önemli bir rol oynamış olabileceği düşünülüyor.
NERİO’YA NE OLDU?
Gökbilimci Efroimsky, birkaç farklı senaryo öneriyor. Bunlardan biri, Nerio’nun başka bir gök cismiyle çarpışarak parçalanmış olabileceği. Bu çarpışma sonucu ortaya çıkan parçaların da Phobos ve Deimos’u oluşturmuş olabileceği düşünülüyor.
Diğer bir ihtimal ise, Nerio’nun Güneş Sistemi’nin erken dönemlerinde başka bir gezegenin yörüngesine kapılmış olabileceği.
HENÜZ BİR HİPOTEZ
Elbette, Nerio’nun varlığı henüz bir hipotezden öteye geçmedi. Bu iddiayı destekleyecek daha fazla gözlem ve araştırmaya ihtiyaç var. Ancak bu teori, Mars’ın gizemli geçmişi hakkında yeni bir bakış açısı sunuyor ve bilim insanlarını daha fazla araştırmaya teşvik ediyor.