Oyuncu ve şarkıcı Marianne Faithfull, 1968 yılında gösterime giren erotik draması The Girl on a Motorcycle (Motosikletteki kadın)’da Alain Delon için şunları söylemişti:
– Birçok yönden aynı düşünüyoruz ve o tamamen kendini işine adamış bir aktör. Çalışırken dışarıdaki şeyleri görmezden gelme becerisiyle bana çok yardımcı oldu.
O filmin ardından ikilinin birlikte güldüğü, ancak Faithfull’ın erkek arkadaşı Mick Jagger’ın yanlarında üzgün bir şekilde oturduğu ünlü bir fotoğraf karesi geliyor akıllara. Adeta bir çağdaş resim karesi kadar ikonik anın ispatı…
Fakat Faithfull’ın Delon hakkındaki güzel düşünceleri ve pembe fikirleri kısa sürede yerini sert rüzgarlara (ya da gerçeğe) bıraktı. The Telegraph editörü Alexander Larman Faithfull’ın 1994 tarihli otobiyografisine dikkat çekerek kendisinin Delon’un kaçınılmaz tekliflerini reddeden birkaç kadından biri olduğunu vurguladığı satırlara odaklandı.
‘KENDİNİ BEĞENMİŞ BİR BUDALA’
Delon’u “kendini beğenmiş bir budala” olarak tanımlamakla kalmayan Faithfull’un, en yakın arkadaşı Nico, ‘Kissin Time’ isimli albümü için yazdığı bir şarkıda, Delon’u ‘hakaretlerin iltifat kaldığı’ bir kişi olarak tanımladı.
Faithfull’ın altmışlı yıllardaki en sevdiği meslektaşı Nico’ydu ve ‘Song for Nico’nun (Nico için şarkı), dizelerinde Delon hakkındaki acımasız eleştiriler dikkat çekse de dizelerin finalinde ‘masum’ kelimesini kullanmayı da ihmal etmedi.
Bugün yaşama sımsıkı tutunan Faithfull, yıllar süren uyuşturucu bağımlılığı ve kişisel trajedisiyle mücadelesine rağmen Rock’n Roll döneminin en büyük savaşçılarından biri olmaya devam ediyor.
NICO 49 YAŞINDA ÖLDÜ
1988’de 49 yaşındayken geçirdiği bir bisiklet kazası sonucu beyin kanaması nedeniyle ölen Nico, arkadaşından çok daha az şanslıydı, sefalet ve tartışmalarla dolu bir hayat yaşıyordu. Ve bu sefaletin büyük bir kısmından sorumlu olan adam, Cumhurbaşkanı Macron da dahil olmak üzere herkes tarafından ölümünün ardından gelmiş geçmiş en büyük Fransız yıldızlardan biri olarak övgü yağmurlarına tutuldu.
SADECE BİR KEZ EVLENDİ
Delon’un ilişki yaşadığı yüksek profilli kadınların çoğu bu cömert değerlendirmeye katılmayabilir. Ünlü, yakışıklı ve karizmatik aktör, sadece bir kez, 1964-1969 yılları arasında aktris Nathalie Barthélémy ile evlendi. Ancak sevgililerinin listesi, Fransız kültür tarihinin en seçkin listelerden biriydi – ki bu, söz konusu Fransa ise, oldukça fazla şey ifade ediyor. Aktrisler Romy Schneider, Maddly Bamy ve Mireille Darc ile uzun vadeli ilişkilerinin yanı sıra, Delon, 1987-2001 yılları arasında modellikten gazeteciliğe geçen Rosalie van Breemen ile birlikteydi. Tanıştıklarında Rosalie 21, kendisi 52 yaşındaydı, aralarındaki 31 yıllık yaş farkı magazine gündem oldu ancak kimseyi şaşırtmadı.
KISA İLİŞKİLER VE MANŞETLER
Ancak en çok ilgi çeken şey, gerçek veya söylentiye dayalı, kısa ömürlü ilişkileriydi. Delon, 1960’lardaki en parlak döneminde gezegenimizin en sıra dışı yakışıklısı olarak “erkek Brigitte Bardot” unvanıyla ününe ün kattı.
Öte yandan Brigitte Bardot ile1961 yapımı Famous Love Affairs (Ünlü Aşk İlişkileri) adlı bir filmin setinde yolları kesişti ve tanıştıktan hemen sonra ikilinin romantik bir ilişki yaşadığı söylendi. Ancak yıllar sonra konuyla ilgili kendisine yöneltilen bir soruya Delon tüm iddiaları reddederek şu yanıtı verdi:
-Ne kadar şaşırtıcı olursa olsun, hiçbir şey olmadı, sadece 65 yıldır en iyi arkadaşlığımızı sürdürdük…
GARİP YA DA FAŞİST SİYASİ EĞİLİMLER
İkisi de kendi jenerasyonlarının cazibe sembolleri olmasının yanı sıra, hem Delon hem de Bardot yaşlandıkça şüpheli siyasi sempatilere sahip oldular. Delon Aşırı Sağcı Ulusal Cephe’nin başkanı Jean-Marie Le Pen ile güçlü bir arkadaşlık sürdürdü ve Bardot ise hayvan istismarı yaptığını iddia ettiği kişilere savaş açtı. Ancak Fransa’daki okullarda öğrenim gören öğrencilerin davranışları hakkında da bir dizi son derece muhafazakar görüş sundu (radikal görüşlerini savunurken hakaret ve küfürler kullanmayı ihmal etmedi). Pek çok kez toplumun farklı kesimleri tarafından dava edildi, kamu davalarına konu oldu ve birçok kez para cezasına çarptırıldı.
YOLLAR NASIL KESİŞTİ?
Peki iz bırakan ilişkilerinden Nico ile olan iletişimi nasıl başladı? O çok ihtişamlı gençlik yıllarından uzak, adeta tam anlamıyla ‘kendi’ tarzındaki Delon, Nico ile Patricia Highsmith uyarlaması ‘Plein Soleil’in (Kızgın Güneş: Fransa-İtalya ortak yapımı psikolojik gerilim filmi) çekimleri sırasında tanıştı. Delon, filmde ahlaksız ama çekici başkahraman Tom Ripley rolündeydi ve o zamana kadar uluslararası alanda kendini kanıtlamış olan Nico, Fellini’nin La Dolce Vita (Tatlı Hayat) filmindeki ikonik görünümüyle kasıp kavuruyordu. Başlangıçta küçük bir yardımcı rol teklif edilmişti Nico’ya, ancak New York’taki modellik kariyerine olan bağlılığı nedeniyle rolü kabul edemedi (Bazı tanıklara göre ise, Nico’nun genellikle çekim tarihlerini ve saatlerini karıştırdığı, sete sürekli geç geldiği; durum böyle olunca da yerinin çoktan başkasına verildiği ortaya çıkıyor).
PRENSES PRENSİNİ BULDU
Yine de, Nico, Delon üzerinde önemli bir etki bıraktı; Delon da Nico üzerinde. Daha sonra, Nico Alain Delon’u tanımlarken “Tanıştığım en tehlikeli adamdı… Güçlü gözleri ve koyu renk saçlarıyla bir çingene gibiydi ve onu kendim için istiyordum” diyecekti. Ve içindeki bu arzu nedeniyle kendini hem çok mutlu, hem de ömür boyu sürecek derin hayal kırıklıkları hissedecekti. Film tamamlandıktan kısa bir süre sonra, ikili -kaçınılmaz olarak- Amerika Birleşik Devletleri’nde bir araya geldi.
Delon ile ilk buluşmasından sonra Nico, arkadaşı Carlos de Maldonado-Bostock’u aradı ve “çok mutlu ve heyecanlı” bir şekilde dakikalarca Alain Delon’u anlattı. Carlos Nico’nun anlattıklarından etkilenmemişti ancak yıllar sonra arkadaşı için şu satıları kaleme aldı:
-Sanki Pamuk Prenses yıllardır beklediği prensiyle tanışmış gibiydi. Bu korkunç adama takıntılıydı…
Aslında o yıllarda Nico, Lee ve Anna Strasberg’in himayesinde oyunculuk eğitimleri alıyordu ve bir süreliğine Delon’un yörüngesine girdi, yani New York gece kulüplerinden fırlayan göz alıcı ilişkilerin rüzgarına kapılması onun için sarhoş edici ve heyecan verici bir deneyimdi.
FERRARİ’SİNİ FRANSA’DAN GETİRDİ
Delon, tipik olarak Ferrari’sini Fransa’dan getirtirdi, Nico’yu Ferrari’sine bindirip ülkenin dört bir yanına tüyler ürpertici bir hızla arabasını sürerek ve sık sık polis tarafından durdurularak getirir götürürdü.
Birkaç ay sonra gerçekler ortaya çıktı. Nico, Delon’dan hamile olduğunu farketti ve tüm aşk ve bitmeyen bağlılık manifestolarına rağmen Delon çoktan kaçıp gitmişti. Bu kaçış için Nico yıllar sonra şunları söyledi:
– New York’ta üç ay yalnız kaldım, geleceğini düşünerek; daha sonra, sıkıntı içinde, onu aradım sağda solda. Onu bulurum diye için Paris’e gittim. Ama hiçbir şekilde ulaşamadım. Her seferinde arkadaşları, komşuları, apartman görevlisi ya da menajerleri, Alain’in yok olduğunu söylediler…
Nico’nun annesi onu kürtaj yaptırmaya zorladı ama o bunu reddetti:
– Bunun, yaşadıklarımın kaybolmasına izin vermeyeceğim. Bu çocuk benim olmalı. Benden, bizden doğan bir insan istiyorum…
Sonunda, 11 Ağustos 1962’de çocukları doğdu. Ona Christian Aaron Boulogne adını verdi, ufaklığa herkes ‘Ari’ diyecekti.
AYNI AN: İKİ ÖYKÜ
Daha sonra olanlara ilişkin anlatımlar önemli ölçüde farklılık gösteriyor. Nico’nun belki de romantikleştirilmiş anısına göre, Delon’a oğlunun doğacağını bildirmek için bir mektup yazdı ve birkaç aylık bir aradan sonra, ikisi ‘çok tatlı bir buluşmada’ barıştı. Hatta Alain Delon, Nico’ya “Sana çocuğunla yaşayabileceğin bir daire alacağım. Ortak bir arkadaşımız seninle ilgilenecek. Bir şeye ihtiyacın olursa Cannes’daki Hotel Carlton’dan beni ara” dedi.
Daha sonra, Delon çocuğa ara sıra maddi destek sağladı, ancak bir gün sekreteri Georges Beaume Nico’yu ziyaret etti ve ona ‘sertçe’ “Alain bu hikayenin bitmesini istedi” dedi. Nico ise Ari’yi bekar bir anne olarak büyütmek zorunda kaldı.
DIŞKI VE KUSMUK DOLU BİR EVDE YAPAYALNIZ
Ancak yaşananlar tam olarak böyle değildi. Bir çocuğun sorumluluğu olmadan kariyerini sürdürmek isteyen Nico, Ari’yi annesiyle Ibiza’da bıraktı. Ancak annesi Parkinson hastalığından muzdarip olduğu ve yürümeye başlayan minik Ari’nin talepleriyle baş edemediği için, Ari kendi başına bırakıldı ve tahmin edilebileceği gibi korkunç sonuçlar doğdu. Olanları gazetelerden okuyan Delon’un ailesi, Ibiza’ya giderek talihsiz bebeğin yaşadığı dışkı ve kusmuk dolu eve ulaştı, onu zorla evlat edindi.
Delon’un üvey kız kardeşi Pauledith Soubrier’in hatırladığı gibi:
– Geldim ve şok oldum. Çocuk karanlık bir odada tutulmuş ve korkmuştu, bir hayvan gibi çömelmişti.
Ari, Delon’un öz annesi tarafından “yasal kaçırma” denilen bir mevzuata maruz kaldı ve babası onunla ilgili hiçbir şey yapmak istemese de annesi Ari’ye bakmayı kendine görev atfederek (Delon’un kariyerini çok önemsemesine rağmen) ona en azından normal bir aile hayatına benzer bir hayat yaşatmaya çabaladı.
İKİ AİLENİN ARASINDA KÜÇÜK BİR ÇOCUK
Talihsiz Ari, ünlülerin terk edilmiş gayrimeşru çocuklarının atipik olmayan varoluşuna sahipti. Babası, “en az dört” çocuğu olmasına rağmen Ari’yi asla kabul etmedi veya tanımadı.
Ancak artık Nico da; Rolling Stones’un üyeleri Brian Jones ve Lou Reed ile yaşadığı ilişkileriyle, ne kadar ilgisiz ve ihmalkar bir anne olduğunu ispatladı. Delon’un annesi, Nico’nun Ari’yi üç yılda bir gördüğünü iddia etti; Nico ise, oğlunu görmesine izin verilmediğini iddia ederek kendini savundu.
Ari, annesinin ölümünden sonra inişli çıkışlı bir hayat yaşadı, bir aktör ve fotoğrafçı olarak kariyer yaptı ve sonunda 2023’te 60 yaşında aşırı doz uyuşturucu yüzünden öldü. O zamana kadar kısmen felçliydi ve uzun süre yalnızca Delon’un oğlu olduğunu “iddia etmek”le yetindi.
‘KADINLAR BENİM MOTİVASYONUM’
Delon’un ölüm ilanları, bir aktör olarak yeteneklerini ve karizmasını tüm dünyaya hatırlattı. Bunların hepsi doğru olabilir, ancak bir insan olarak başarısızlıkları da göz ardı edilmemeli.
2018’de “Kadınlar benim motivasyonum oldu. Her şeyi onlara borçluyum” dedi ve ekledi:
– Başkalarından daha iyi görünmem, herkesten daha güçlü ve uzun durmam ve bunu onların gözlerinden görmem için bana ilham verenler onlardı…
SEVGİLİSİNİN SEKİZ KABURGASINI VE BURNUNU KIRDI
Sadakat veya kalıcı aşktan acizdi ve ilişkide olduğu kişilere genellikle fiziksel/psikolojik olarak saldırdığı söyleniyordu. Rosalie Van Breemen ile birlikteliğinden olan oğlu Alain-Fabien, Delon’un annesinin burnunu ve sekiz kaburgasını döverek kırdığını iddia etti. Delon bunu reddetti ancak ona ve hayatındaki diğer kadınlara “tokat attığını” kabul etti. İşte bu yüzden onu ezici erkek gücünün faşist gölgesinde “daha güçlü ve daha uzun” görmeleri çok şey ifade ediyor.
Delon’un son rollerinden biri, efsanevi sevgiliyi canlandırdığı 1992 yapımı The Return of Casanova filmiydi (Kazanova’nın Dönüşü). Delon’un kendisini aşkları ve ilişkileriyle her şeyi tüketen bir figür olarak görüp görmediğini bilmek zor. Ancak geride bırakılacak kadar talihsiz olanların önemsizleştiğini ya da önemsizleştirildiğini merak etmek önemli. Onlar da hatırlanmalı…
HAKKINDAKİ SON HABERLER
Temmuz 2024’te, Alain Delon’un arkadaşı ve bakıcısı olan 66 yaşındaki Hiromi Rollin, aktörün çocukları tarafından kendisine baktığı evden atıldı. Delon’un çocukları onu “savunmasız bir kişiyi sömürmek, adam kaçırmak ve hayvanlara eziyet etmekle” suçladı. Aktör, soruşturmacılara 33 yıldır devam eden Japon kadınla bir ilişkisi olduğunu söylemesine rağmen adli koruma altına alındı.
PEKİ KİM BU HİROMİ?
Hiromi Rollin, Alain Delon’la 1992 yılında, ikinci yönetmen yardımcısı olarak çalıştığı sırada, “The Return of Casanova” filminin çekimleri sırasında tanıştı. Şu anda 66 yaşında olan kadı, sette hem asistan hem de makyaj sanatçısı olarak çeşitli görevler üstlendi. Fransız magazinlerine göre Rollin, yaklaşık 30 yıldır zaten Delon ailesine hizmet ediyordu. Ta ki 2019’da aktörün evine kalıcı olarak taşınana kadar. O yıl, Delon’un hayatını derinden etkiledi; önce acil hastaneye yatırılmasını gerektiren bir felç, ardından da küçük bir beyin kanaması geçirdi. Felç, Fransız aktörü, oğlu Anthony’nin birkaç kez anlattığı gibi, ötanazi olasılığını düşünmeye de yöneltti.
Son röportajlarından birinde, ondan “Japon yoldaşı” olarak bahsetti. Evdeki hizmetçiler de dahil olmak üzere konuya ilişkin sorgulanan herkes, Hiromi Rollin’in Alain Delon’a yönelik fiziksel veya sözlü şiddetine asla tanık olmadıklarını belirtti. Ancak burada bile ifadeler tartışmalıydı. Bazıları yetmiş yaşındaki kadını “manipülatör” ve “baskıcı” olarak tanımladı ve adamla hiçbir zaman bir ilişkisi olmadığını iddia etti. Hiromi ise The Times’ın haberine göre şunları söyledi:
– 5 Temmuz 2023’te bir tuzağa düştüm. Birkaç gün önce tıbbi kontrol için İsviçre’ye gitmiştik. Döndüğümüzde, Alain-Fabien’in (Delon’un oğlu) bizim yokluğumuzda baktığı köpeği almak istedik. O zamanlar Douchy’den çok uzak olmayan Montargis’te yaşıyordu ve arabası olmadığı için babasından Loubo’yu evinden almasını istemişti. Hemen kot pantolon, tişört ve sadece 70 avro ve telefonumla ayrıldım. Alain’e sarılıp yakında geri döneceğimi söyledim. Onu bir daha asla göremeyeceğimi nasıl hayal edebilirdim?
EVDEN KOVULDU
Kadın geri döndüğünde, eve girmesini yasaklayan sivil polis memurlarıyla karşılaştı. Eve girmeye çalıştı ancak “bir gardiyan tarafından taciz edildi ve tam bir sinir krizi geçirerek ambulansla götürüldü”: “Hastaneden ayrıldığımda birkaç arkadaşımın yanına sığındım. Gerçeküstü bir durumdu, hiçbir şeyim kalmamıştı. Hayatımı çalmışlardı”.
‘DELON’A BEN TEK BAKIYORDUM’
“Ona tek başıma, tam zamanlı olarak bakıyordum. 2019’dan beri artık birlikte uyumuyorduk, artık eskisi kadar sık dışarı çıkmıyorduk ama onun uyanık kalmasını sağlıyordum. Yemek pişirmemi severdi, en sevdiği yemekleri hazırlamak için çaba harcardım. Çocuklar babalarının kötü muamele gördüğünü düşünüyorlarsa neden sevgi ve ilgi göstermek için yanına gitmiyorlardı?”
Tüm bu skandal ifadelerin gölgesinde yaşamını yitiren Delon’un ardından yükselen tüm ailevi sesler, sevgiyi mi yoksa dev mirasını mı bize anlatacak? Şüphesiz zaman, Delon’un ailesi için tüm soruların teker teker yanıt bulacağı magazin haberleriyle dolu bir koridor… Hem de henüz şahitlik edilmeyen gerçeklerle dolu…